SARILIP YATALIM MI ANNE
Küçük Aslan, mutfağın içinde bir aşağı
bir yukarı gidip geliyor, ağzının içinde belli belirsiz laflar geveliyordu.
Annesi Sultan Hanım, Aslanın ne demek istediğini biliyor, fakat beklediği
cevabı veremeyeceği için oğlunun çaresizce dolaşmasını içini çekerek
seyrediyordu. Bir çeşit oyalama taktiğiydi bu ona göre. Belki bu pervasızca
bekleyişi kendiliğinden bitirir, yorulur ve sessizce uyurdu odasında. Aslanın
hiç niyeti yoktu hâlbuki. Ne olursa olsun hedefine ulaşmadan, en azından
niyetini söylemeden annesinin yanından ayrılmayacaktı. Süre uzuyor uyku aslanın
gözlerine yuva yapıyordu. Sonunda bir çırpıda beklenen soruyu sordu:
- Anne, çok uykum geldi, sarılıp yatalım
mı?
Sultan Hanım:
- Tamam oğlum,
sen git, geliyorum, dedi.
Beklenen sorunun
beklenen cevabıydı bu. Biliyordu Aslan, bu cevabın anlamını. Yine başından
savıyordu annesi, o “tamam” hiç olmayacaktı, annesi hiç gelmeyecekti yanına,
sarılıp yatmayacaktı. Bir yandan annesine, bir yandan yığılı bulaşıklara baktı.
Aslan:
- Peki, ama
çabuk gel, beni kontrol et, hem de üç kere, dedi.
Sultan hanım
yaptığı işten başını bile kaldırmadan mırıldanan ses tonuyla:
- Tamam,
diyebilmişti.
Artık aile
klasiği olmuştu bu olay. Çocuk bekliyor, anne gidemiyor, iki tarafta mutsuz,
kazanan olmuyor.
Aslan boynunu
büküp, mutfaktan çıkmış, odasına gidip yatağına uzanmıştı. İri gözleri
uykusuzluktan küçülmüş, ama bir türlü kapanmıyordu.
Mutfaktaki tabakların tıkırtısı
kesilince, umutla kapıya doğru bakıyor, sesler yeniden başlayınca kafasını
yastığa gömüyordu. Bu şekilde ne kadar bekledi bilinmez, bir müddet sonra
tıkırtı sesleri ona ninni olmuş, kendisini uykunun kollarına teslim etmişti.
Rüyasında karanlık bir yerde yalnızdı. Annesini arıyor, korkudan tir tir
titriyordu. Birden karanlığı yırtan bir el gördü. O ele doğru koştu. Eli
tutacakken, el kayboldu. Bu olay üç defa tekrar etti. Artık ellere koşmuyor,
yerinde umutsuzca bekliyordu. Ümidini yitirdiği bir anda, iki el gördü. Bu
eller tanıdıktı. Onları yakalamış öpüyor öpüyordu. Sımsıkı sarılmış bırakmıyor
bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Gözlerini birden açtı. Rüyasındaki
eller, ellerinin arasındaydı. Bu ellerin sahibi de, kendisi de gerçekten
ağlıyordu. Sultan Hanım:
- Tamam oğlum, ben buradayım, ağlama
canım benim, rüya gördün galiba, diyor. Oğlunu sakinleştiriyordu.
Sultan Hanım,
oğlunu biraz kenara itti. Bir eliyle oğlunun başını okşuyor, uyuması için
yardımcı olmaya çalışıyordu. Onun yüreğinde kopan fırtınalara bu kadar duyarsız
kalmasının acısını yaşıyor, sessiz sessiz ağlamasını sürdürüyordu. Aslan:
- Ne kadar güzel
kokuyorsun anne, dedi.
Sultan Hanım:
- Bu anne
kokusudur oğlum, herkesin annesi böyle kokar, haydi uyu, bak beraber
yatıyoruz.
Aslan annesi ile
sarılıp yattığı zamanı uzatmaya çalışıyor, sorularıyla onu meşgul ediyordu. Bu
manzarayı odanın kapısından sessizce izleyen Ferhat Bey, durumu anlamış, küçük
bir çocuğun aynı evde annesine bu kadar hasret kalmasının acısını yüreğinde
hissetmişti. Bu manzarayı bozmadan, diğer çocuklarının yattığı odaya geçti.
Küçük oğlu yapabileceği tüm yaramazlığı yapıp, annesini haddinden fazla
yormuştu. Küçük kızı ise gün boyu türlü nazlar, niyazlarla ortamı germiş,
annesinin sinirlerini altüst etmişti. Sultan hanımın üçüncü bir çocuğa sabrı
kalmamış, kalan son gücünü de ev işlerinde harcamıştı. Üstelik ertesi güne
okunması gereken yazılı kâğıtları vardı.
Ferhat Bey,
bunları düşünüyor, küçük Aslanın omuzlarına, sekiz yaşında verdikleri yükün
ağırlığıyla eziliyordu.
O da çocuktu,
onunda sevilmeye, nazlanmaya, oynamaya, ilgilenilmeye hakkı vardı.
Ferhat Bey,
adımlarını yeniden Aslan’ın odasına çevirdi, bu küçük adamın affına muhtaçtı.
Birbirine sıkı sıkı sarılıp bir vücut olan oğlunu ve karısını yatağın bir
tarafına itti. Boşalan yere usulca uzandı. Bir eliyle oğlunun saçlarını
okşuyor, dudaklarıyla başına sayısız öpücükler konduruyordu.
Beklemediği bu
ilgi ve sevgi karşısında hayatının en güzel gecesini yaşıyordu küçük Aslan.
Büyük bir mutlulukla gözlerini kapatmış, gecenin hiç bitmemesini dileyerek
annesinin ve babasının koynunda uykuya dalmıştı.
GÜLŞEN KOÇAK DEMİR
GÜLŞEN KOÇAK DEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder